Koçluk eğitimi almaya karar vermemin gerçek bir nedeni var. Ve herkesin bir hikâyesi. Ben de hikâyemi paylaşmak istedim ve bilgisayarımın başına geçtim.
Önemli kararlar almış ve yaşamıma yeni bir yön vermiştim. Heyecanlı ve güçlü hissediyordum. Yaklaşık iki yıldır tükenmişlik sendromuyla ayakta durmaya çalışmış, es vermeye karar verebilmiş olmanın öz güveniyle yeni yaşantıma hazırdım. Her şey çok güzel olacaktı. Ancak dengesini kuramadığım yeni ve çok üzücü gelişmeler oldu. Maddi olarak o güne kadar kazandığım her şeyi kaybetmiştim. Ve öz güvenimi de.Dibin dibine vurmuş buldum kendimi. En iyi ve temiz duygularla aldığım kararlarımın sonucunda nasıl oldu da böyle berbat bir hayat kazığı yediğimi anlayamıyor ve kabul edemiyordum. Bu durum değerlerimle müthiş çatışıyordu. Ummadığım bu yeni gelişmeyle baş edemiyor işin içinden çıkamıyordum. Sürekli aynı olayı, nasıl oldu, ne dediler, ben ne dedim, gibi en ince ayrıntısına kadar anlatıp ağlamaktan da kendimi alamıyordum. Sıkışmış, çaresiz, seçeneksiz ve ezik hissediyordum. Mağdurdum ve söylemlerimde bunu ispatlamak için sürekli delilleri vurguluyordum. Aslına bakarsanız çok da haksız değildim. Ortada bir “değerler çatışması” ve “ihtiyaçlar çatışması” yaşanıyordu. Dahası zaten zor bir süreçten yeni çıkmıştım. Umudum vardı ama dengelenmiş değildim.
Daha sonra anlayacaktım ki muhatabıma, kendimi doğru ifade edemiyordum. Halbuki kendimi tam ve doğru ifade ettiğimden o kadar emindim ki. Ayrıca değerlerim çatışsa da başka değerlerim de vardı. Bunların başında da mutluluk ve huzur değerimdi.
“Peki içinde olduğum bu kaos beni nasıl bir yaptı?” diyeceğim ama sorumu şöyle değiştirerek “Beni saran düşünce sistemim, yani zihniyetim beni nasıl biri yaptı?” diyeceğim. Çünkü duygularımızı şekillendiren olaylar değil sahip olduğumuz zihniyetimiz, bakış açımızdır. İlk soruda, sorumluluğu dışarıya atarız; ikincisinde ise sorumluluğu alırız. Tabi ben o zaman bu bilinçte olmadığım için birinci türde sorular soruyordum. Kurban soruları ardı ardına geliyordu. Doğru sorularımı kaybetmiştim.
“Nasıl biri olmak istemiştim?” “Bu düşünce sistemimle olmak istediğim kişi olabiliyor muyum? Cevabım çarpıcı şekilde kocaman bir “Hayır’dı. Üstelik asla olmak istemediğim bir kişiye dönüşmüştüm hem de başkalarında gördüğümde kınadığım türden birine. Ezik, mutsuz, uykusuz, tüm yaşam enerjimi kaybetmiş, söylemekten çekiniyorum ama gerçek şu ki yaşamak istemiyordum. Öylesine baş etmekte zorlandığım bir durumdaydım ki yataktan çıkmıyordum.
Ve sevgili dostum, canım arkadaşım Pınar Aydemir imdadıma koştu. O zaman henüz Adler koçluk eğitiminin birinci aşamasını bitirmiş olmasına rağmen, koçluk yetkinliklerini kullanarak, beni dinledi ve koçluk araçlarından birini uygulayarak kendimi görmeme, aymama yardımcı oldu. Beni bana hatırlattı. Ne istiyordum? Kimdim? Kime dönüşüyordum? Bu bakış açım, bana nelere mal oluyordu? Şimdi neyi seçecektim? Ve cevaplar gelmeye başladı. Pınar’ın bu görüşmede bana kazandırdığı yeni bakış açısı hayatımı yeniden “pırıl, pırıl parlayan bir gökkuşağı” gibi canlandırdı. “Bu nasıl bir yöntem böyle? Nasıl böyle etkili oldu. Çok iyi çalışıyor ve bunu ben de edinmeliyim” dedim. Ve koçlukla ilk tanışmam böyle gerçekleşti. O gün ve sonraki günler bunu düşündüm. Bütçemi nasıl ayarlarım diye seçeneklerimi gözden geçirdim ve çok geçmeden koçluk eğitimimi aldım. Amacım eğitimi önce kendimde işletmek sonra da yaşam amacımı gerçekleştirmek yani bilgilerimi aktarmaktı. Hizmete dönüştürmekti. Ve öyle de oldu. Hayatımda verdiğim müthiş kararlardan biriydi.
Doğru ve etkili sorularımı buldum. Kendimi bilme yolunda etkili yöntemler öğrendim. Dilimi ısırmayı öğrendim. O zamana kadar insanlara yardım etmeyi “onlara ne yapmaları gerektiğini söylemek “olduğunu sanıyordum. Onların yerine çözmeye çalışıyordum. Omuzlarımın yükünü artırmaktan başka bir işe yaramıyordu. Ayrıca herkes kendi çözümünü uygulamak ister kim ne yapsın başkasının aklını değil mi? Sürekli size ne yapmanız gerektiğini söyleyen biriyle de olmak çok sevimsiz ve rahatsız edici. İşte tam da burada koçluk becerilerim sayesinde dilimi ısırıyorum, çözüm üretmiyorum. Karşımdakine nasıl çözmek istersin? Ne istiyorsun? Nasıl olsun istiyorsun? Gibi kişinin kendi çözümünü üretebilecek yeterlilikte olduğuna inanarak ona yalnızca odaklanmasını sağlayacak sorular soruyorum ve müthiş çalışan koçluk araçlarını ve yöntemlerini kullanıyorum. Sonuç muhteşem. Büyüleyici, coşkulu, şaşırtıcı, eğlenceli, keşif dolu. Süper.
Sevgili Pınar, sevgili Adler ekibi, Sevgili Aslader ekibi, Dr. Thomas Gordon, Etkili Anne Baba eğimimi hocamız sevgili Steve, Sevgili Koç Hocalarım, arkadaşlarım, Asistan arkadaşlarım, kızım Işılım, Sevgilim, danışanlarım, dostlarım, hatalarım, doğrularım, size minnettarım.